Beğ Bazarı'ndan Beypazarı'na

​

  • Blog
  • Hakkımızda
  • İLETİŞİM

1/5/2016

Sevgiyle kalın, hoşçakalın...

0 Yorumlar

Read Now
 

    Sevgili blog takipçilerimiz şimdilik gönderilerimizin sonuna geldik. Umarız bizi keyifle takip etmişsinizdir. Bir süredir aktif olarak paylaşımlarda bulunduğumuz bu bloğu açma nedenimiz aslında COMD 357 kodlu "Multimedia Journalism" dersi olsa da, bize bu kısa sürede çok şey öğretti. Bu blog, içinde yaşadığımız şehrin farklı yönlerini ya da bilinmeyenlerini fark etmemize ve sizlerle paylaşmamıza neden oldu. Mesela özel izinle girilebilen Beypazarı Maden Suyu Fabrikası’nın üretim sürecini görmemizi, fabrika işletme müdürü Niyazi Ercan’dan maden suyu hakkında bilgi almamızı, Beypazarı’nın gümüşçülerini, çarşısını, konaklarını,müzelerini ve doğal güzelliklerini görmemizi, son olarak da bol vitaminli havuç ve karadut suyunu, etli güvecini, yaprak sarmasını, mantısını, baklavasını ve kurusunu tatmamızı sağladı. 
    Bilkent Üniversitesi'nde, COMD 357 kodlu dersi veren değerli hocamız, Müge Mengü Hale’a teşekkür ederek, yeni yılda yeni gönderiler ve bilgilerle tekrar buluşmak dileğiyle, sizlere veda ediyoruz. Unutmadan şunu da ekleyelim, yaşadığımız şehri ve ülkemizi en ufak ayrıntılarına kadar elimizden geldiğince öğrenmeye, araştırmaya ve gezmeye gayret gösterelim. Eee sonuç olarak ne demişler “Benim tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir.” Bu bağlamda düşünerek hiçbir zaman öğrenmeyi ve araştırmayı bırakmayalım.
    Yeni yılda barış içinde bir dünya temennisiyle… Bizden şimdilik bu kadar… 
    Sevgiyle kalın, hoşçakalın...

                                                                                 
                                                                                       Zehra Irmak Söğütkıran & Gökçen İnan


​

Paylaş

0 Yorumlar

1/5/2016

Beypazarı Maden Suyu Fabrikası

0 Yorumlar

Read Now
 
      Değerli takipçilerimiz,
     Bu gönderimizde sizler için, sadece özel izinle girilebilen Beypazarı Maden Suyu Fabrikası'nın üretim sürecinden, türk ekonomisi açısından öneminden ve fabrika işletme müdürü Niyazi Ercan'ın maden suyu hakkında verdiği bilgilerden bahsedeceğiz. 1957 senesinde Hacı Cemil Ercan tarafından kurulan ve faaliyetine devam eden Beypazarı Maden Suyu işletmesi, kurulduğundan bu yana el değiştirmeden aynı nesil tarafından yönetiliyor. Hiçbir ortağı kabul etmemekle birlikte Amerika ve oradaki bazı şirketlerin satın alma taleplerini de reddeden bu firma, 2010- 2011-2012 – 2014 ve 2015 AB kalite ödülleri ve 2012-2013-2014 Dünya kalite ödüllerine layık görülmüş. Ayrıca, Japonya'nın Tokyo kentinde düzenlenen Dünya Kalite Zirvesi'nde de "2015 Dünya Kalite Plaketi"ni almış.
     Adını ilçeden alan Beypazarı Maden Suyu, hem markası hem de kalitesiyle ön plana çıkarak, ekonomiye çok büyük katkı sağlıyor. Fabrika, sektörde 30 civarı firma arasında %27 pay ile pazar liderliğini koruyor. Toplam pazar büyüklüğü 300 milyon dolar olan fabrikanın Beypazarı şubesinde 70 kişi, cam fabrikasında ise 485 kişi çalışıyor. Beypazarı Maden Suyu, Türkiye’de yılda 3 milyar şişe yani 600 milyon litre olarak tüketiliyor. Avrupada 18 ülkeye ihracat yapan fabrika daha geniş kitlelere ulaşmayı ve yatırımlarının hepsini Türkiye'ye bırakmayı hedefliyor. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Marmara bölgelerinde bulunan bölge müdürlükleri ve Türkiye genelinde ki 300’ü aşkın bayi aracılığı ile
, Ege Bölgesi hariç tüm bölgelere dağıtımda bulunan firma, Belçika, İngiltere, Almanya, ABD, Fransa, Hollanda, Suudi Arabistan, Katar, Danimarka, Suriye, Kıbrıs gibi ülkelere de ihracat yapıyor. 
     Beypazarı Maden Suyu Fabrikası 3. kuşak deprem bölgesinde yer alıyor. Maden suyu, burada bulunan bir fay çatlağından artezyen yaparak yerin 2200 metre altından, 22 derece sıcaklıkla ortaya çıkıyor. Bilindiği üzere, bütün kirlenme riskinden arındırılırarak en temiz su olma özelliği taşıyor. Beypazarı Maden Suyu Fabrikasında, son 2 yıldır Alman malı makinelerden oluşan entegre bir sistem kullanılıyor. Bu fabrikada bir saatte 50 bin, toplamda ise 300 bin şişe üretiliyor. Üretim kapasitesini sağlamak amacıyla fabrikada bu sistemden toplam 7 tane bulunuyor. Gelin şimdi size bu üretim sürecinin aşamalarında bahsedelim.
     Paletlemeden gelen ve paketlerinden ayrılan boş
 şişeler, öncelikle ters çevrilerek basınçlı maden suyuyla el değmeden yıkanıp, durulanıyor. Bu şekilde içerisindeki cam tozundan arındırılacağı düşünülen şişeler, maden suyu ile dolduruluyor. Entegre bir şekilde devam eden bu süreçte şişelerin ağzı tekrardan el değmeden kapatılıp, bir sonraki aşama olan kontrol kısmına hazır hale getiriliyor. Şişeler bu bölümdeki cihazda optik kontrolden geçiyor. İçinde yabancı bir cisim varsa veya su seviyesi yüksek ise cihaz durumu algılıyor, bu kusurlu şişeleri ayırıp, sisteme göndermiyor. Kontrolden geçen şişeler, makyajlanmak üzere etiket makinesine gönderiliyor. Etiketler, şişelere dört köşelerinden tutkallanarak yapıştırılıyor. Yine bu aşamada da yanlış yapıştırılan veya etiketlenemeyen şişeler varsa, sisteme gönderilmiyor. Bunun işlemin adına da röntgenleme deniyor. Sistemin kodlama aşamasında, etiketlenen şişelerin kapaklarının üzerine üretim tarihi, parti seri numarası ve son kullanma tarihi basılıyor ve paketlenmeye hazır hale getiriliyor.  Şişelerin paketlenmesi üç aşamadan oluşuyor. İlk önce 6'lı grup olarak sonrasında ise 4 tane 6'lı grup olacak şekilde naylon ile paketleniyor. Üçüncü ve son kısımda ise, koliler insan eli değmeden paletleme makinesine konuyor ve nakliye esnasında şişelerin kaymasını ve kırılmasını önlemek adına iki kat streçle sarılıyor. Ayrıca bu işletmenin saygı duyulacak bir yanı da bulunuyor. İşletme, tüm bu aşamalar esnasında işçilerin can güvenliğini korumak amacıyla makinelerin kapıları kapatılmadıkça, sistemin çalışmasını mümkün kılmıyor. 

Yazımızı bir de bizden dinlemek için tıklayın.
     
     Son olarak da maden suyunun faydalarından biraz bahsedelim. "Maden suyu hakkında bilinen bazı yanlışlar var. Kültürümüzde sadece hazmetmek için kullanılan maden suyu aslında, böbrekleri çalıştırır, kilo vermeye yardımcı olur, cildi temizler ve  panzehir özelliği taşır mesela sigara zehrinin vücuttan atılmasını sağlar." diyen Niyazi Ercan, eskiden güneş girmeyen eve, doktor girer sözünü değiştirip, maden suyu girmeyen eve doktor girer diyerek durumu özetliyor.

​

Paylaş

0 Yorumlar

1/1/2016

Vitamin deposu

0 Yorumlar

Read Now
 

      Tarihi beyaz evleriyle, kurusuyla, tarhanasıyla ve dahası vitamin barıyla meşhur Beypazarı..
    
     Hiç tattınız mi o eşsiz meyvelerin tadını? Eğer cevabınız hayırsa demek ki çok şey kaybetmişsiniz . Neden mi?Vitamin bar, yaz ve kış yani her mevsim üretilen karadut, havuç ve nardan oluşan tarifsiz güzellikte renkli bir detoks olarak bilinir. Cildinize ve sağlığınıza tazelik katar. Beypazarı meyvelerinden oluşur. Ayrıca bu şirin kentin havucunu da bilmeyen yok çünkü Beypazarı Türkiye’nin en büyük, en kaliteli ve en vitaminli havuç deposuna sahip. Bu havucun rengi bile bambaşka, parlak, beyazlaşmaz ve matlaşmaz. Verimli toprakları, meyvelerin lezzetine lezzet katar.Karadutuna gelince sevmeyeni hayran bırakacak cinsten. Rengi ve tadıyla tam da Beypazarı’na özel bir lezzet. Sağlığına düşkün olanların şifa bulmak niyetiyle kapısını çaldığı tek adres. E tabi! Vitamin bar narsız da olmaz bu da Beypazarı narıysa tadını sormayın gitsin.
     Şimdi de Erzak Yöresel ürünleri adlı dükkanın sahibi esnaf Hüseyin Yiğit'in yanındayız. Buyrun bir de ondan bilgi alalım. 
​

     ​     Bu 3 lezzetten oluşan sağlıklı ve şifalı içeceğin tadını, başka yerde arasanız da bulamazsınız.Vitamin bar her yerde var zaten dediğinizi duyar gibiyim. E! O zaman sizi Beypazarı’na davet edelim ve bu tadı sizin değerlendirmenizi bekleyelim.



​

Paylaş

0 Yorumlar

12/31/2015

Konakların konağı Münsürlerin Konağı

0 Yorumlar

Read Now
 
   
     Evleriyle ünlü Beypazarı’nın, en bilinenlerinden Münsürlerin Konağı’na kısa bir yolculuğa ne dersiniz?
​ 

​     Yaşanmışlıklarını günümüze kadar taşımış olan bu tarihi yapı,  Beypazarı'nın en ünlü evlerinden biri ve 200 yıllık bir geçmişe sahip. Uzun yıllardan beri, hem sıcak ve leziz Beypazarı yemekleri sunan hem de turistlerin kalmaları için otel olarak kullanılan bu şirin yapı, üç katlı ve orijinal el işlemesi.
​     Kimler neler yaşamıştır burada derseniz, işte konağın sahibi Münsür ailesi! Bu tarihi eser, adını orada yaşayan aileden almış. Ayrıca bu konak o zamanın en zengin ailelerinden olan ve tiftik tüccarlığıyla ilgilenen beş çocuklu Münsürler'e ev sahipliği yapmış. Münsürlerin Konağı hayat, mahzen, misafir alanı ve kişisel yatak odaları olmak üzere 4 bölüm olarak tasarlanmış. Konağın en üst katı, ebeveynlerin ve beş çocuğun kaldığı bölüm, orta katı ise hizmetkarların kaldığı kısım olarak yapılmış. Çocuk odalarının her birine ayrı ayrı banyo yapılmış olması, onların o dönemki zenginliğini sembolize etmiş. Giriş, yani en alt katı ise de zamanında ailenin geçimini sağladığı, hayvanlarını barındırdığı, tiftik deposu ve ahır olarak, ısınma amacıyla kullanılmış. 
     Bu konak, yıllar sonra Münsür ailesi tarafından halka hizmet etmesi amacıyla, sağlık ocağı olarak devlete bağışlanmış. Devlet ise yaptıkları bu iyiliği karşılıksız bırakmamış ve aileyi şuan anıldıkları “Münsür” yani “iyilik yapan” ünvanıyla ödüllendirmiş. 
​     
​     Gelin bir de Münsürlerin Konağını şuanki sahibi Mustafa Beyin ağızından dinleyelim...
​

​     Münsürlerin Konağı olarak anılan bu tarihi Beypazarı evi, hala ziyaretçilerinin uğrak yeri...
    

Paylaş

0 Yorumlar

12/30/2015

Gümüşçüler Çarşısı

0 Yorumlar

Read Now
 
     
     Beypazarı'nı olmazsa olmazı meşhur gümüşleri... 
​

     Beypazarı´nın en önemli simgelerinden biri olan "telkari gümüş işlemeciliğinin" el emeği, göz nuru takılarını bulabileceğiniz gümüş mağazaları özellikle bayanların ilgi odağı. Bu gümüşler için doğru adres;  belediye binası Gümüşçüler Çarşısı ve Beypazarı şehir merkezi.
     Özellikle gelin kızlara takılan yöresel kolyeleri ve kemerleri oldukça ilgi çekici. Ancak ben dekoratif amaçlı bir hediyelik veya kendime takı alacağım diyorsanız işte o zaman da gümüş aynalar ve 925 ayar kolyeler, bilezikler, küpeler tam size göre. Daha bitmedi... Misafirperver gümüş satıcılarından alışveriş yaparken, yöresel şark köşelerinde çayınızı da yudumlayabilirsiniz. Tabi bir de ustalarla tanışabilirsiniz. Mesela biz 925 ayar barkod damgası vuran Selami ustayla tanışma şansını yakaladık ve dünya standartlarına uygun olması açısından bu damganın vurulması gerektiğini öğrendik. 
   

       Haydi ne duruyorsunuz? Doğru Beypazarı'na ve gözlerinize görsel bir şölen yaşatan gümüşçülere...




Paylaş

0 Yorumlar

12/27/2015

Beypazarı'nın enleri

0 Yorumlar

Read Now
 
Resim

Paylaş

0 Yorumlar

12/12/2015

Beypazarı Türk Hamam Müzesi

1 Yorum

Read Now
 

     Merhaba, sevgili blog takipçilerimiz,
   
     Sizlere bu gönderimizde Ankara’nın Beypazarı ilçesinde, yenice sokakta bulunan tarihi türk hamamı müzesinden bahsedeceğiz. 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Rüstem Paşa tarafından yaptırılan bu müze, türk hamam ve temizlik kültürünü belgeleme, koruma ve geleceğe aktarma düşüncesiyle kurulmuş. Bu müze, türk hamam kültürünü sergileyen bir çok eşyaya, kıyafete, ve bilgiye ev sahipliği yapar. İşte siz de bu tarihi hamamın bölümlerini, içerisinde bulunan el sanatları örneklerini, Beypazarı geleneklerine uygun kıyafetlerini, düğünlerini, yöresel takılarını ve hatta n
alın, buhurdan, ibrik, sürmedan, kirdenlik, mücre, hamam tası, hamamcı minderi, kaynana arkalığı, hamam bohçası, yaygı, peştamal, pullu, bindallı, hamam beyazı, dindin, bürgü, içlik, üçetek, haşlama, salta, hamam anası, hamam babası ve sağdıç gibi hamam kültürünü yansıtan öğelerini veya geçmişte yapılan kına gecelerini merak ediyorsanız tam da doğru adrestesiniz. Biz siz değerli takipçilerimiz için güzel bir görsel şölen hazrıladık. İyi seyirler... 
     Sevgili takipçilerimiz, siz de bu anlattıklarımızdan esinlenerek, uzunca bir düğün süreci geçirmek istiyorsanız, neden olmasın? İzlediğiniz bilgiler size iyi bir kılavuz olabilir. Bir sonraki gönderimizde görüşmek üzere, bize ayırdığınız vakit için teşekkür ederiz.

Paylaş

1 Yorum

12/2/2015

Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik...

0 Yorumlar

Read Now
 
     
​     Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik ve Çoban Tepesi'ne vardık. Gelin size Çoban Tepesi'nin hikayesini anlatalım. 
     Bir varmış, bir yokmuş...
     Çoban Tepesi diye bir yer varmış.
     Çoban Tepesi, eskiden ormanlık bölgelerden yaylara göç eden çobanların geçici süreliğine konakladığı yermiş. Teknoloji henüz çok gelişmediği için, ulaşımlarını yürüyerek gerçekleştirmek zorunda kalan çobanlar haliyle yorulurlarmış. Dinlenmek için de kendilerine, geçici süreliğine bazı tepeleri mesken edinirlermiş. İşte Çoban Tepesi de o yerlerden biriymiş.
     Çoban Tepesi'nin ilginç bir de özelliği varmış. Bir çok çobana ev sahipliği yapmış bu tepe, sadece tek bir ağacın yetişmesine izin vermiş. Yıllar geçmiş olsa da o tepede başka hiçbir ağaç ortaya çıkmamış.
     Merak edip görmek isteyen siz değerli takipçilerimiz için biz de Beypazarı'na yaklaşık yarım saat uzaklıktaki, bu tepeyi ziyaret ettik. Hala o ağaç, yalnız başına tepenin tam ortasında duruyor... 

​
Resim
Beypazarı yolu, Ankara'nın 189. Türkiye'nin ise 2922. en yüksek tepesi. Çoban Tepesi.
     Gelin bir de Çoban Tepesi'ni, Beypazarı'nın yerlisi olan, Karacaören köyü doğumlu Mehmet Karaaslan'dan dinleyelim.

Paylaş

0 Yorumlar

11/13/2015

Beypazarı'nda bir gün...

Read Now
 

     Ankara'nın koynunda, misafirlerinizle veya arkadaşlarınızla gidebileceğiniz, görülmesi gereken, küçük, şirin, tarihi ve bir o kadar da cana yakın bir yer; Beypazarı... 
     İşte Beypazarı'nda sadece bir gün geçirerek neler yapabileceğinizden detaylıca bahsedelim.
     Beypazarı'na daha gelmeden karşınıza hüzünlü bir hikayesi olan, "Gelin Tepesi" çıkar. İstemediği biriyle evlendirileceği için, kendini bu tepeden atan, gelinlik çağındaki bir genç kızın hikayesi kulaklarınıza fısıldanır. O tepenin etekleri, adeta gelinliğin eteklerine benzetilir. Gözlerinizde canlanan o hikaye, bilenlerin içini hüzünle kaplar. Burada 15 dakika gibi kısa bir zaman geçirebilirsiniz çünkü bu tepe Beypazarı'na giden ana yol üzerinde bulunur. Hatta belki önünden geçerken sadece göz gezdirmeniz de yeterli olabilir. İşte şimdi de karşınızda Gelin Tepesi'nden sonra yaklaşık yarım saat geçirerek varabileceğiniz, "Beypazarı Maden Suyu Fabrikası". Burayı ziyaret eden herkese çeşitli maden suları ikram edilir. Mandalinalı, limonlu ve sade bizim de tattıklarımız arasında yer alır. Çalışanları bir hayli sıcakkanlı ve güler yüzlüdür. Ancak ben maden suyu içmekle yetinmek istemiyorum, nasıl üretildiğini de görmek istiyorum diyenlerdenseniz, işte onu da biz, sizler için araştırdık. Fabrikanın işletme sahibi Niyazi Ercan eşliğinde gezerek öğrendiğimiz bazı bilgileri sizlere aktaralım. İçerisinde 5 bölüm bulunan fabrikada üretim el değmeden gerçekleşir, her şey makinelerin kontrolünde üretilir ve iş kazaları için de bayağı önlem alınır. Mesela tehlike yaratabilecek olan makineler, üzerlerini çevreleyen tel kapılar kapatılmadıkça çalışmazlar. Ayrıca Beypazarı maden sularının şişeleri de kendi fabrikaları tarafınca üretilir. Eğer fabrikayı gezmek isteyenlerdenseniz sanırım bir veya iki saatinizi buraya ayırmanız gerekecek. Fabrikadan çıktığınızda, hemen yakınlarında bulunan "İnözü Vadisi'ni" görürsünüz. Önce sizlere görsel bir şölen yaratan bu vadi Türkiye'nin en önemli doğal kuş alanlarından birine ev sahipliği yapar. Ayrıca bu manzara eşliğinde yemek yemek veya bir şeyler içmek istiyorsanız da Zindancık veya Dostlar Tesisi'ni ziyaret edebilirsiniz. İşte şimdi de karşınızda Beypazarı "Gümüşçüler Çarşısı". Beypazarı'na ahilik yoluyla kazandırılmış, el emeği göz nuru telkari (ince telden takı süslemeciliği),  zarif ve farklı tasarımlarıyla Beypazarı gümüş işleme sanatını oluşturur. Evinizi süsleyecek gümüş aynaları veya süs eşyalarını da kolaylıkla Beypazarı'ndaki gümüşçülerden satın alabilirsiniz. Tabi ki Gümüşçüler Çarşısı'nda geçirmek isteyeceğiniz vakit size bağlı, ama ben eğer günübirlik gezecekseniz, diğer yerleri de ihmal etmeyin derim.  Şimdi de pusulanızı Beypazarı Çarşısı'na çevirebilirsiniz ve buradaki küçük dükkanlardan Beypazarı'nın yöresel lezzetlerini tadabilirsiniz. Daha bitmedi. Tarihe karşı ilginiz varsa ve bu şirin kentin müzelerini merak ediyorsanız, "Beypazarı Hamam Müzesi" ve "Beypazarı Kent Tarihi Müzesi" sizin için tam da doğru adres. Kanuni Sultan Dönemi'nde yaptırılan bu hamam, Osmanlı Dönemi'nden bu yana kültürümüze işlenen temizlik kavramını ve o dönemin düğünlerini sizlere itinayla sergiler.  Soğukluk, sıcaklık ve ılıklık bölümlerine sahip hamamda, gelinlerin özel kıyafetlerini ve takılarını gözlemleyebilirsiniz. Beypazarı halkının yaşam biçimini, örf ve adetlerini de Tarihi Kent Müzesi'nden öğrenebilirsiniz. Tarihiyle, doğasıyla, sosyal yaşamıyla ilgilenilir de yemekleri ve eğitim hayatı hiç unutulur mu? Artık gününüzü bitirirken son durak olarak, pusulanızı tiftik keçisi tüccarı olan bir aileye ait "Münsürlerin Konağı'na" ve eskiden bir eğitim kurumu olan "Taş Mektep'e" çevirebilirsiniz. Münsürlerin Konağı'nda parmaklarınızı yedirtecek cinsten lezzetleri tadabilir ve Taş Mektepte de eskiden orada okumuş öğrencilerin fotoğraflarını görebilirsiniz. 
Bir gün bitti bile fakat yetmedi değil mi? Öyleyse bir sonraki ziyaretinizde görüşmek dileğiyle... ​

​
​

Paylaş

11/10/2015

Beypazarı yöresel yemekleri nelerdir, nerelerde tadılır?

Read Now
 
     Beypazarı'nın yaşayan geçmişi... Etkileyici konakları...Restore edilmiş o tarihi mimarisiyle ziyaretçilerini karşılamakta.Günümuzde her biri, gelen ziyaretçilerini güzel yemekleriyle ağırlamak isteyen birer ev sahibi konumunda adeta... Yöresel yemeklerini tadabileceğiniz sıcacık restoranlara dönüşen bu mekanlarda lezzete doymak yüzde yüz garanti.
     "Münsürlerin Konağı" da bu mekanlara en iyi örneklerinden biri. Beypazarı'nın meşhur güveci,yaprak sarması, tarhana çorbası ve mantısı parmakları yedirecek cinsten.Tatlı olarak da 80 katlı baklavası ya da höşmelimi kesinlikle tadılacaklar arasında.
  Çarşının heryerine dağılmış dükkanlardan Beypazarı'nın meşhur kurusunu,havuç suyunu,karadut suyunu, 80 katlı baklavasını ve yaprak sarmasını satın alarak bu lezzetleri eşe dosta anlatmak yerine tattırmak en güzel hediye olacak.
     Gelin size, bu eşsiz lezzetlerden detaylıca bahsedelim...
Beypazarı'nın olmazsa olmazı havuç ve karadut suyu;
Resim
     Beypazarı, Türkiye havuç üretiminin %60'nı karşılar. Havuç ve karadut burada her mevsim üretilir. Hatta kışın karadutlar, dondurucuda bekletilir. İşte size Beypazarı'nın olmazsa olmazı iştah arttırıcı havuç ve karadut suyunun faydalarını anlatalım. Havuç, bol miktarda A vitamini içerir. Ayrıca gözlere ve cilde iyi gelir, sizi güzelleştirir. Karadut ise, ağız sağlığına ve kansızlığa iyi gelir. Beypazarı festivallerinde yer alan ve adına güzellik yarışmaları düzenlenen bu eşsiz lezzetleri tatmak için sizde bizim gibi "Erzak Yöresel Ürünleri" adlı mekanı ziyaret edebilirisiniz. 
Tadı damağınızda kalan lahana ve yaprak dolması;
     Beypazarı'nın yaprak sarması damaklarda eşsiz bir tat bırakır. Yörenin damarsız ve ince yapraklarının kuyruk yağıyla yumuşayan tadı, Beypazarı usulü dolmayı diğer yörelerden farklı kılar. Ayrıca yörenin yerlisi ev hanımlarının da hakkını yememek lazım çünkü bir parmak kalınlığını geçmeyecek şekilde sarılan ve taş fırında geleneksel yöntemlerle pişirilen bu lezzet, yoğun bir emek gerektirir ve zahmetli bi iştir. Kırık pirinç kullanılarak hazırlanan dolma içine, kuyruk yağı, biber salçası, domates salçası, maydanoz, taze soğan, kuru soğan, pul biber ve tuz konur. Bu harçla yapraklar sarılır, tencereye dizilir ve fırına verilir. Lahanada da benzer bir süreç işler.  İşte bu tadı damakta kalan lezzetler için de en iyi adres "Beypazarı Halise Teyze'nin Yeri".
​
Beypazarı'nın mis gibi tereyağı kokan kurusu;
Resim
     Beypazarı kurusunun bir yıl kadar saklanabildiği söylenir. Tereyağı ve sütle yoğurulan hamura ilave edilen tarçın, fark edilmese de bu gevreğe hoş bir tat katar. Bolca yapıp hava almayan cam kavanozlarda veya poşetlerde uzun süre, hatta belki de aylarca saklayabilirsiniz. Çayı, kahveyi bizim gibi boş içmeyi sevmeyenlerdenseniz işte sizin için doğru adres; "Suluhan Gıda". 
Beypazarı'nın şerbeti bol, 80 katlı baklavası;
Resim
     Beypazarı'nın 80 katlı baklavası... Hiçbir katkı maddesi kullanılmadan geçmişten günümüze tadını bozmadan gelen o doğal tat... 80 kat ince yufkadan yapılmasına rağmen kalınlığı yalnızca 5 veya 6 cm olur. Her beş yufkadan sonra araya konan ceviz, 4 saat pişirilir. İşte sonra da bu geniş tepsilerde satılmak üzere yerini alır. Siz de bu lezzeti denemeden geçmek istemiyorsanız, bizim gibi "Kervansaray Ev Baklavacısı"nı ziyaret etmelisiniz. 

Paylaş

<<Önceki
Details
    Resim
    @beypazariankara tarafından gönderilen tweetler
Destekleyen: Özelleştirilebilir şablonları kullanarak size özel web sitenizi oluşturun.
  • Blog
  • Hakkımızda
  • İLETİŞİM